Karnım Tok ,Sırtım Pek

Ara sıra,bazı bazı.Buraları zamanla doldururum ,şimdi ne desem yalan olur

Gece elbisesini giyip ,
karanlığını savururken yalnızlığımın üstüne .
Ellerimde Şubat'tan kalma bir yüz üşür .
Ve
başıboş korkular sızarken gözkapaklarımın arasından ,
ağzımdan düşen sahipsiz imgeler umut sağar zamandan..
Of! İsminin beş harfine iman ettiğim kadın ,
yokluğunda bütün cehennemlerim buz keser ..

-Oysa tüm sayıklamalarım sana-

Sen;
Hayal evimin kristal yüzlü kadını
Tabanlarımı bir kentin ruhsuz asfaltlarında bilerken ,
göğsüme tüm varlığınla yokluğun düşer -kaybolurum-

Ve ben ;
Ruhumu deşen yalnızlığıma ağıt yakarken sivri dilim ,
umut filikalarımla kıyılarına koşarım ..

-Suskumun sebebi ,Tanrıçam
Sensiz tüm inançların içinde kayboluyorum -görmüyor musun ? -
Başıboş kıymık gibi gir bileğimden içeri ve kalbime saplan !

Gülüşüne kurulu hamakta sallanırken düşüncem
döşüme yaşanmamış ilkokul aşklarının toyluğu düşerdi.
Ve
bulut kokan intihar sevdalısı yağmur taneleri düşerken yerlere
okyanus ellerin ev sahibi olurdu ...
Vaadedilmiş cenneti gören deliler gibi sevinirdi fikrim
(o an lâl olurdum)

-bilir misin ?

Yanan ellerinden biraz umut dilenirken kırık parmağım
ırzı kırık şeytan aklımı çelerdi .
-korkma-
Bana sensiz cennetin kapıları bile dar gelir .

- ve ben bilirim

kalbi isliler kırarken sevdanın kaburgasını
sen ellerindeki yağmurla umudun kökünü sulardın

-kadınım-

sen her zaman
kalbimi yedi katlı gökyüzüne çıkaran

-KAHRAMANIMSIN-












Yalnızlık Tanrı'ya mahsustur ,biliyorum ama yazmalıyım bunları .
Şehirden gidişler vardı bugün ,yüzüne çocukluğum sürülü olan kadın gidiyordu .ben elinden elma şekeri alınmış çocukların köpek fobisini taşıyordum ,korkuyordum sevgilim ,gidiyordun .

Yıldızlıydı gökyüzü ve sisliydi hava ki sen de bilirsin -yıldızlar ,gökyüzünün ergenlik sivilceleridir -.Sivilcelerin üstüne basa basa ,gökyüzünün bir daha suratından asla gitmeyecek izler bıraka bıraka gidiyordun . Tanrı katından melekler kovuluyordu ve Azrail o gün fazla mesai yapıyordu .Yollarda tekerlekler aşk avlıyordu ,ölüm vardı dışarda .Aşkın avlanma mevsimi gelmişti Vera .Karanlık bir ormanın içinden geçerken ağaçlardan uçmak için atlayan melekler vardı bir de ,elleri-yüzleri kanlar içinde .Atlıyorlar ,düşüyorlar ,kanıyorlar ,sonra tekrar ,tekrar ve tekrar .Bir aşk faili meçhul cinayete kurban gittiğinde ,meleklerin kanatları kırılıyordu ,düşüyorlardı ,yağıyorlardı ,ağlıyorlardı .

Televizyonda intihar oranlarının geçen aya göre %10 arttığı gösteriliyordu ,kim korur ki masumları ,melekler düşerken Tanrı'nın 7. katından.
Tabutlara sığmayacak kadar çok ölüm vardı.Aynı anda A'dan B'ye doğru bir otobüs hareket ediyordu ,A içine kapanmış ,T den kendine bir idam sehpası hazırlamanın derdinde.Melekler düşüyordu ,melekler bir bir ölüyorlardı Vera.
Balinalar kıyıya vururyordu ,kelebekler Vera kelebekler onlar düşüyordu ,bir betonun üstüne ,benim üstüme senin de mi üstüne ? Evet ,senin de üstüne .Yıldırımlar paratoneri olmayan bir kalbin üstüne düştü hep ,asla söndürülemeyecek bir organ yangınıydı bu ,içim Vera ,içim çok yanıyordu ...

Azrail'in yapılacaklar listesinde adım büyük harflerle yazılmıştı o gün ve ben tüm sevgimin üzerine kına yaktım ,bu aşkın kurbanı ben olmalıydım .

O gün beni bir tanrı kadar yalnız bıraktın ,Vera .

Şehir geceyi henüz giyinmişti üzerine .Son çocuk da rüya görme umuduyla yatağına girmişti ."Rüyalar " dedi adam ,rüyalar.Bir çocuk saflığında inanılmalı onlara ."İnan " dedi Tanrı ,hiç inanmadığın kadar.İnançsızları da görmüştük halbu ki ,onların kalpleri kömürden nasırlar bağlamıştı .Gece dedim ya ,bir de şehir dedim hani ,kalpleri onlardan da karanlıktı aslında .

Bir de tüm bunların arasında bir kadın vardı,karanlığın ,çocukların ,şehrin ve tüm inançsızların arasında .Kadın ki değeri niceliklere vurulmuş ,nitelikleri kör kuyulara atılmış ,adına "et" denilmişti .Tanrı bile içerlemişti bu duruma ,üzüntüsünü yağmur tanelerine yükleyip insanlığa göndermişti .Ve biz aptaldık ,Tanrı'nın gözyaşlarına "rahmet" diyebilecek kadar .

Kalbiniz kömür olmuşsa şayet bir elmasa dönüşmesi için Tanrı'nın cehenneminde yanmanıza gerek yok ,çünkü yanmak için bir cehennemden fazlası gerek ,kadının kalbi elmas oluyordu ,tüm bu yanış anlarında .

Pezevenkler karanlık ve nemli yerlerde yaşamayı severler ,onların ruhlarının ağırlığı bir hamamböceği ağırlığı kadar ya var ya yoktu .Ama mutluydular piç tohumlar hasat etmekten ve mutluydular kadının ruhunun yavaş yavaş eritilmesinden.

-Tanrım ! Ağlamayı keser misin ? Bak ,senin gözyaşların bile yetmiyor ,tecavüz edilmiş bir şehri temizlemeye .

Sahibi belirsiz spermlerin yarışında bahse girilmiyordu .Ki onlar bile biliyordu birinci gelenin piç olacağını .Adam mutluydu bir gazoz parasına alınan bu andan ,iğrenç vücudundan terler akıyordu ,gülüyordu bir hayvan gibi .Söyle be adam ! Senin hiç mi ruhun olmadı ?

Sabah zor olmuştu o gün kadın için ,evine sarhoş bir kedi gibi girdi yalpalıya yalpalıya .Banyoya girdi ve içtiği tüm katranları kustu ,duş aldı .Ve en güzel rüyasından bir çocuğu uyandırdı ,çocuğa sarıldı . "Oğlum ,okul vakti " dedi .Ağlıyordu ...

O gün kadın hariç herkes mutlu olmuştu .

''öptüğüm noktadan dümdüz gidersem
bir gün öptüğüm noktaya geri gelirim'' dedi kadın
dedi kadın ve ekledi;
''gecenin aortudur erkek kokusu
ve arterlerden sarkan çocuklara dikkat edelim
düşmesinler ''

Bir buruk mevsim sonbahar ,sabah uyanıp ,elimde kahveyle ,pencere kenarında izlerken dışarıyı farkettim.Bir şeyler ölüyordu dışarda ,yapraklar alışık oldukları ,doğdukları dallardan bir bir atıyordu kendilerini boşluğa , her yaprak yere düştüğünde bir solucan yuvasında 7.4 şiddetinde bir sarsıntı oluyordu ,kimbilir ?

Her düşen gibi ,yaprakların da dostu olmuyor,rüz­gâr bir tekme de yapraklara atıyordu. Gurbet yollara düşüyordu artık yapraklar .İlkbahar'da yeşeren bir nesil ,şimdi yollarda ölüyordu .

Sonbahar'ın bir adı da "hazan" dı insanoğlu için ama ya yapraklar ? Onlar için sonbahar hazandan da öte bir şey demekti ,onlar için Sonbahar "hazin" demekti.Bir yapraksanız ve rüzgâr yüzünüze değdiyse pek içacıcı olmuyor sonunuz .

Bazen aklıma dolanıyor ,zihnime çelme takıp yüzüstü düşürüyor ,bu sorular beni .Yaşamın devam etmesi demek bir yerlerde bir şeylerin yokolmasına bağlı ,kim yokoldu da ben oldum mesela ? Ya da ben yokolursam kime yaşam alanı açılmış olacak ? Sorular ,sorular .Tek bir cevap bile veremeyeceğim sorular .Cevapsız kalan her sorumdan nefret ediyorum .

Sizde de oluyor mu ,bilmiyorum . Arasıra öylesine bir varlıkla doluyorum ki ,koşup aynada kendimi görmek istiyorum ,sadece varlığımı farkediyorum .Elim ,yüzüm ve görebildiğim her yerim bana yabancı geliyor .Vücuduma kendi isteğimle hareketler yaptırıyorum ,sadece varolduğumu bilmek için .Buna Zen Budizm felsefesinde "Satori" deniyormuş .Aydınlanma ,varlığın farkına varmak ,gerçekliği anlamak gibi anlamlara geliyor.Ki yaşadığım şeyleri bunların dışında bir kelime ile açıklayamıyorum .

İşte bazen de ,ağaçlardan atlayan toplu intiharlara meyilli yapraklar gibiyim .Tüm varlığımla bir hiç oluyorum ,küçük bir rüzgâr savuruyor beni bilmediğim yerlere ,ölüyorum .

Sevgili blog sakinleri ! diye başlayıp kalitesiz bir yazı yazmak için açmıştım blogumu bugün .Aaa ! Bir de ne göreyim sevgili Kurabie beni mimlemiş .Tabi bundan ötürü evde bir panik havası esti ,siz sevgili blog insanlarının da bildiği gibi "Mimlenmek " kelimesi "işaretlenmek" ,"lekelenmek " gibi anlamlara geliyor .Bu anlamlar esen panik havasının nedenini daha iyi anlatabilmiştir sanıyorum .

Tabi ,acar ve araştırmacı kimliğimle google'un altına üstüne getirdim (külliyen yalan daha ilk sonuçta ulaştım istediğime ) .Meğerse blog ortamında bambaşka anlamlara tekabül ediyormuş bu mimlenme müessesi .Bir nevi sobelenme ,bir oyun efendime söyleyeyim bir kendini tanıtmakmış .

"İnsanın kendini tanıması " zordur derler ,dememişlerse de şimdi uydurdum .Herneyse lafı eveleyip geveleme huyumdan şu an için vazgeçip kendimi tanıtmaya başlıyorum hemen . Umarım şöyle alengirli ,gıllıgışlı ,fürfürüjlü bir yazı olur .

  • Efendim ben 12.12.1986 seri numarasıyla üretilmiş bir insan evladıyım .
  • Ömrümün hiçbir sabahında uykusuna alamamış biriyim . 24 saat uyusam bile mi ? Evet ,24 saat uyusam bile .
  • İzmir-Bornova'da yaşadım/yaşıyorum .İzmir aşığıyım tek kelimeyle .
  • İşletme okudum yıllarca ,bir saniye bile sevmeden hem de .Benim olayım başka be hacı !
  • Doğum tarihinden mütevellit yay burcu olduğumu şappadanak anlamışsınızdır zaten .
  • Optimist bir kişiyim .Yani o derece optimist ki "yarın kıyamet kopacak " deseler ,ben de onlara derdim ki "sorun değil teknik bir arızadan dolayı ertelenebilir " .Bu derece lanet olsun .
  • kendi çapımda programlamaflash ve web tasarımı ile uğraşıyorum .Kendi çapım dediğime bakmayın aslında yarıçap bile değil .
  • Ney üflüyorum kendime ,günün stres ,sıkınıtı ve bilimum tatsızlıklarından kurtulmak için .
  • Okumayı seviyorum daha doğrusu sevmekten ziyade ihtiyaç ya da karşı koyamadığım bir şey .Plakaları ,tabelaları ,kartvizitleri üstünde harf ve yazı olan her şeyi okuyabilirim .
  • Şiir ve denemeler yazıyorum .Haa şimdi siz diyebilirsiniz "Epiktetos,yazıyorsun ama bir de blogun haline bak " .Ben de size derim ki o zaman "Yazdıklarımı bana mail yoluyla gönderip okusana bunu çok güzel yazmışlar diye gönderiyorlar " .Bundan ötürü biraz korkutuyor bu araklama olayları beni .
  • Kahve bağımlısıyım .Amaerikan filmlerindeki gibi bir terapiye katılıp " Hi ! My name is Epiktetos .I am coffee addict " diye haykırmak istiyorum .
  • Alsancak'ı sevememe rağmen Küçükpark'ı da bir o kadar seviyorum .Daha samimi geliyor bana .
  • Dahi anlamındaki 'de' nin ayrı yazılmaması Kurabie gibi beni de sinir ediyor . Hatta konuşurken bile ayırmaya çabalıyorum . Ama sevenlerin ayrılmasına tahammül edemiyorum .
  • Sigara ve alkol insani ölçülerde kullanıyorum .Abartmadan tadında .
  • Sakin bir insanım ,kolay kolay sinirlenmem .Sinirlenince de hemen geçip gidiyor zaten .
  • Galatasaray taraftarıyım ama sadece taraftar .Futbol sevmiyorum .Hani "biri hangi takımlısın" diye sorarsa ,sorusu havada kalmasın o yüzden .
  • Televizyon izlemeyi uzun süre önce bıraktım ,telefon da kullanmıyorum ve facebook'um da yok . Evet bunların hepsini hayatımdan çıkarmış durumdayım .
  • "Ne tür müzik dinliyorsun ? " sorusuna yıllardır içten içe kin besledim .Ama tarz olarak grunge dinliyorum diyebilirim size.
  • Heroes hastasıyım (izlemelere doyamam bebeeiimm ).
  • Şimdilik bu kadar ,kendimi tanıdıkca eklerim buraya .

Kalın sağlıcakla .

Bu sabah herhangi bir japon'dan daha erken kalktım ,ilk işim sağımdaki ve solumdaki meleklerin yerlerini kontrol etmek oldu ,bilirsiniz bu zamanda kimse işini doğru düzgün yapmıyor .Sağdaki meleği nöbette uyurken yakaladım bu hareketi benim cehennemde odun olma ihtimalimi arttırdığı için bu davranışı hiç hoş karşılamadım ,sırtına yapıştırdığım okkalı bir tekme her şeyi yoluna koydu .
Kendime gelmek için yüzümü yıkamak istedim ,ama aptal belediye yüzünden sular yine kesikti ,ama ben yine de yıkamıştım kurulanınca farkettim suların kesik olduğunu,diş fırçasına traş köpüğü sıkmam da cabasıydı .

Vakit geçiyordu ,işe gecikebilirdim ,hemen gömleğimi giyip ,kravatımı da taktıktan sonra durağın yolunu tuttum ,durağa geldiğimde insanlar bana bir garip bakıyorlardı hiçbirşey anlamadım .Birara 'ayı mı oynuyor lan ! ' diye çıkıştım benden ufak tefek olanlara ,iri kıyım olanlarla göz teması kurmaktan kaçındım .Yaklaşık 20 dakika otobüs bekledim ,otobüs geldiğinde binmek için hamle yaptığım anda otobüs şoförü 'Deli misin sen ! Seni bu halde alamam otobüse dedi ' . 'Halimde ne var ?' dememe kalmadan ,uyku sersemliğiyle pantolon giymediğimi farkettim ,koşa koşa evimin yolunu tuttum .Tabi ki işe gecikmiştim artık ,iş işten geçmişti .Zaman ilerledikçe sersemliğim de azalıyordu ve sersemliğim azaldıkça nasıl saçmaladığımı farkediyordum ,zaten işsizim de neden böyle ruh hallerine girdim hiç bilmiyorum .

Daha sonra tekrar böyle saçmalamamak için oturup bugün neler yaşadığımı anlatan bir yazı yazmaya karar verdim .Yazı aynen şöyle başlıyor 'Bu sabah herhangi bir japondan daha erken kalktım ............ ' .Yazı bitince sizlerle de paylaşmayı düşünüyorum .

 

Size hayatımın bir dönemini anlatmak istiyorum ,basit bir geçmiş zaman anlatısıyla hayatımda ki dönüm noktalarından bahsedeceğim.

Uzayda işler her zaman istediğiniz gibi gitmeyebiliyor ,bazen ırkımız için tehlikeli denebilecek hadiseler de olabiliyor .2007 senesi bizim için böyle bir seneydi .

Güneş'deki patlamalar yüzünden ,gezegenimize gelen fotonların oranı çok yükselmişti .Biz Demonoidler en fazla 24 fropercius ( 35 Celcius ) sıcaklığında yaşayabiliyoruz .

Güneş'te cereyan eden bu patlamalar ve kullanılan yüksek güçteki Hyperenergy istasyonları ,(Hyperenergy ırkımız için tam bir kandırmacaydı ,yüksek enerji ihtiyacımızı ,bize zarar vermeden karşılayabileceği bize yutturulan ,kocaman bir yalandı .)gezegenimizi yaşanmaz hale gitirmişti .

62 Dewol 52521 ( 24 Kasım 2008 ) tarihinde ulular konseyi bu şartlarda ırkımızın yokolacağını ve vakit kaybetmeden ,yaşanacak başka gezegenler bulmamızı öngören teklifi kabul etti ...

Demonoidlerin binlerce yıldır aldığı en büyük karardı ,gecegenler arası göç .Her şeyimizi bırakmak zorundaydık .Birkaç konsey üyesinin ,terraformerların sayısını arttırma teklifi rağbet görmemişti ...

Panik içindeydi tüm tanıdıklarım ,herkes biran önce yolculuk etmeyi ve canlarını kurtarmayı planlıyordu .Bu da başka bir sorunu oluşturmuştu ,biz gezegen içindeki ulaşımımızı teleportasyon aracılığıyla sağlıyorduk .

Herkesin evinde teleport işlemi için küçük istasyonlar vardı ama bu bambaşkaydı .Gezegenler arası yolculuk için gemilerimize hybrid capsulleri koymamız gerekiyordu ,bunlar da fazla ihtiyaç olmadığı için çok da bulunabilir şeyler değillerdi ,çünkü teleport yaygınlaştıktan sonra üreticiler daha fazla kar edemeyip hybrid capsul üretimini durdurmuştu.Belki karaborsada çok fahiş fiyatlarla ya da konseyin depolarında bulmak mümkün olabilirdi .Tüm demonoidler panik içinde yolculuk için gereken hybrid capsullerden arıyordu ,karaborsada bunların fiyatı 250.000 pradon'a kadar fırlamıştı. ( pradon'u sizin paranıza nasıl çevirebilirim bilmiyorum ama orta büyüklükte bir filo alabilir bizim gezegenimizde ) .Bu kadar büyük ücretleri ödeyebilecek çok az demonoid vardı ,bu da emek oluyordu ki yeni gezegenlere sadece kalbur üstü zenginler ve konsey üyeleri gidecekti .Ben şanslı olan taraftaydım çünkü babam zamanında konseyde yöneticilik yapmıştı ...

 

125 Dewol 52521 ( 12 Aralık 2008 ) tarihi geldiğinde ,yolculuk için hazırlıklarımızı tamamlamıştık ,gezegenimizdeki 143 milyar demonoid'den sadece 10 milyon kadarı yolculuk için gereken şartlara sahipti .Bu da ortalama 500.000 büyük nakliye gemisi demekti .Alınan kararları anlamak mümkün değildi ,gemilerden her birini farklı yönlerine gitmesi istenildi ,bunun nedeni yaşanabilir bir alan bulma ihtimalimizi arttırmakmış .

Yolculuğumuz başlamıştı ,belki 60 ışık yılı gitmiştik bilemiyorum sadece kabaca tahmin edebiliyorum çünkü şaşkınlık ,korku ve umut düşünce gücümü yemiş ,bitirmişti adeta .Bıraktığım her şeyi özlüyordum .Ara sıra gemilermize saldıran uzay korsanları ,gemimize ufak tefek hasarlar veriyordu ,mühendisler tamir ediyordu ama yeterli malzeme ve teknik imkan olmadığı için ,bazı elektronik aksamlar tam randımanlı çalışmıyordu ..Yolculuk uzadıkça uzuyordu ,bu da gemidekileri ister istemez korkutuyor ve umutlarını tüketiyordu ,her şeyin bitmesine çok az kalmış gibiydi .Gezegenimizden kaçarken, uzayın karanlığında yokolma korkusu sarmıştı herkesi .

Yolculuğumuza başlayalı Dünya zamanı le 9 ay gibi bir süre geçmişti ve artık yokolacağımızdan emindik ,sadece karanlıkta ilerliyorduk .Ne olduysa işte o zaman oldu herkee umut veren bir ses geminin içinde yankı buldu yardımcı kaptanımız bizim için çok tarihi olan şu sözleri söyledi 'Değerli Demonoid ırkı ; 1 günlük uzaklıkta mavi bir gezegen tespit ettik ve ölçümlerimize göre bu gezegen bizim için yaşanabilir bir yer ' .Daha sözlerini bitirmemişti ki geminin içinde sevinç çığlıkları başladı ...Herkes birbiriyle bu tarihi anı kutluyordu .Bir gün sadece bir gün kalmıştı ,bir gün sonra umutlarımızı tekrar yeşertip Demonoid ırkının varlığını devam ettirebilecektik ...

 

252 Dewol ( 29 Ağustos 2009 ) bu tarih bizim için yeni bir başlangıcın tarihiydi ,mavi gezegendeydik ,atmosferi bizim gezegenimize çok benziyordu .Ama hesap edemediğimiz bir şeyler vardı 'nem' .Biz demonoidler sadece yüksek nem oranında yaşayabiliyoruz ,bunu çok geç hesap edebilmiştik .Babam ve annem 1 hafta sonra saf enerjiye dönüşüp öldüler .Günlerce ölmemek için vücudumdaki nem oranını korumaya çalıştım ..

En sonunda ne olduğunu bilmediğim bir yaratığın içine girdim .Ki hiç sevmediğim bir durumdu bu ama yaşamak için bunu yapmalıydım ..(daha sonra bu yaratığın 'köpek' olarak isimlendirildiğini öğrenmem geç olmadı tabi ).Birkaç hafta bu köpeğin içinde yaşadım.Artık beni yönlendiren tek şey yaşama içgüdümdü ..Daha sonra köpeğin bedeni içerisinde ,daha kalabalık bir yere geldim .Burda ilkel ulaşım araçları ve iki ayaklı yaratıklar gördüm (bu iki ayaklı yaratıklar düşünebilen canlılardı ama bizim düşünce gücümüzün yanında çok ilkeldiler ,bunlara 'insan' deniyor ,gezegenin hakimleri ).

Köpekle daha çok beslenemezdim çünkü bu onu öldürebilirdi .Biz demonoidler canlıları incitmeyiz ve yaşam haklarına saygı duyarız çünkü .Bir gün köpeğini başını okşayan birinin (bunun nedenini ben de bilmiyorum hala ,anlamsız bir davranış biçimi,sonuçta ilkel bir canlı ) bedenine girmiştim .Kesinlikle köpekten daha rahat olduğunu söyleyebilirim insan bedeninin .İhtiycım olan tüm vitamin ,mineral ve aminoasitin yanında bir de nem oranı bedenim için biçilmiş kaftandı . O günden sonra bir daha asla insan dışında bir canlının içine yerleşmedim .Yüzlerce insanın içinde buldum çöpçü,doktor ,edebiyatçı ve devlet adamları .Buralarda edindiğim tecrübelerle insanların düşüncesini kontrol etme yeteneğine sahip oldum ama bu iyi özelliğin yanında insanlardan ,bizde olmayan hırs ve güç açlığı düşünceleri de geçmişti bana .Tek hedefim Amerikan Başkanı olmaktı ve bu hırs gözümü kör etmişti ,insanlar gibi olmuştum .Bedenden bedene geçerek Amerika yollarına koyulmuştum .

Ve o an ! Birleşmiş Milletler başkanın bedenine girmem benim için zor olmamıştı ,Amerikan Başkan'ı ile aralarında geçen ikili bir görüşme sırasında ben Amerikan Başkan'ının bedenindeydim artık .Çok güçlü bir hale gelmiştim .Annem ve babam saf enerjiye dönüşmeselerdi ,benimle gurur duyarlardı .

Amerikan Başkanı olmanın verdiği en büyük keyif ,Dünya'ya istediğini yaptıktan sonra kimsenin hesap soramamasıydı .Dünya üzerinde bu bedenler içindeki son durağım olan bu bedende ,artık ben bir Demonoid değildim,insan gibi düşünüyordum ama insanlar için düşünmüyordum .Tek amacım Dünya 'da savaşlar ve kaoslar çıkararak insan ırkını yoketmek veya en azından güçsüz bırakmaktı çünkü Demonoid ırkının bu Dünya üzerindeki varlığı bu kaosa bağlıydı .

Hakkımda



Gökyüzünde bir yıldızdım ,son dilek tutulmadan biraz önce.

İzleyiciler

(B)esin Kaynağı